KAYGI

Ben hiç kaygılanmadım diyebilen var mı hayatında ? Kaygı nedir bilmiyorum diyen? Bu sorunun cevabı çok net bir şekilde hayır. Hayatınızın en azından bir olayında kaygıyı yaşadınız. Yaşamasaydınız anormal olurdu zaten. Çünkü kaygı da tıpkı diğer duygular kadar normal, olağan.

Bir anda içim sıkıldı. Düşününce patlayacak gibi oluyorum. Sağlığımdan, ailemin sağlığından, para durumundan, işten her şeyden endişe duyuyorum. Zihnimde başlayan endişe bedensel ağrılara dönüşüyor. Kalp sıkışması, baş ağrısı, baş dönmeleri, halsizlikler vb.  bir çok belirtiyle zihnimdeki kaygı bedenimde yer buluyor. Kaygılandığı nasıl anlıyorsun diye sorduğumda genelde böyle cümleler kuruyor insanlar. Böyle betimliyorlar kaygılarını.

Peki kaygı psikolojik olarak ne demek gelin beraber bakalım..

Psikolojide Kaygı

İnsanın bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede görmesi sonucu yaşadığı huzursuzluk kişide korku ve kaygıya neden olur. Yaşamı tehdit eden gerçek tehlike karşısında hissedilen duygu korku olarak adlandırılmaktadır. Nedeni belli olmayan, ortada hiçbir somut tehlike olmamasına karşın kişinin yaşadığı huzursuzluk, tedirginlik hali ise kaygı (anksiyete) olarak adlandırılmaktadır.

Kaygının ve korkunun yerleşmesinde, bakım verenlerin, çocuğun model aldığı yakınlarının, sosyal çevresinde var olan kişilerin, öğretmenlerin, okul yaşantılarının önemi büyüktür. Yapılan araştırmalarda annenin korktuğu pek çok şeyden çocuğunda korktuğu/kaygılandığı ortaya konulmuştur. Korku ile kaygının en büyük farkıysa korkuda şuan ki durumdan korkmak vardır kaygıdaysa beklenen bir olay ya da durum daha gerçekleşmemiştir. Hem korku hem kaygı da sempatik sistem devreye girer. Kalp atış hızı artar, solunum hızı artar, ağız kuruluğu yaşanır …

Kaygılarınızı listeleyin. Kronik kaygılarınızı en sık ortaya çıkandan en az ortaya çıkana doğru bir sıralama yapın. Ana listenizi yaptıktan sonra yeni kaygılarınızı fark ederseniz onları da listeye ekleyin. Ayrıca kaygı zamanlarını da yanına not edin. En çok kaygılandığınız zaman dilimi nedir mesela. Kaygılandığınız anlarda kafanızdan geçen cümleleri de bu deftere not edebilirsiniz. Ne sıklıkla kaygılandığınızı ve ne durumlara kaygılandığınızı anlamaya çalışır. Bu süreçle ve kaygınızla baş ederken farkındalığınızı arttırmaya yarayacaktır.

Kaygılarınızı kabullenin. O yokmuş gibi davranmak onu yok etmeyecektir. Kaygı listelemenin en önemli sonuçlarından biri de kaygılarınızı kabullenip kaygıların gündelik yaşama entegre edilme sürecini kolaylaştırmaktır. Bu demek değildir ki hiç kaygınız olmasın.  En başta da söylediğimiz gibi kaygı normal bir duygudur.Amacımız kaygının gündelik yaşamınızı engellemesine izin vermemektir.

Kaygının Oluşması ve Yerleşmesi

Bireyin çevresi ile ilişkilerinin bozulmasına potansiyelini tam olarak gerçekleştirmesine engel olan kaygı, kökenini bireyin çocukluk yaşantılarından alır. Çocuklukta aşırı reddedici, küçük düşürücü tutumlar; ergenlik döneminde diğer yetişkinlerin alaycı tutumları; ceza verirken ebeveynlerin cezaya eşlik eden itici davranışları; çocuğun altını kirletme ve cinsel oyunlarının tepkiyle karşılanması; ebeveynlerin birbirine karşıt düşen istekleri; ana baba arasında boşandıktan sonra bile devam eden çekişmeleri; çocuğun ilk toplumsallaşma deneyiminde karşılaştığı güçlükler; arkadaş ilişkilerinde karşılaştığı itici ve küçük düşürücü davranışlar kaygının oluşumuna neden olabilir.  Toplumdaki ideal kişi kavramına ulaşmak için çocuklar, ana-babaları, öğretmenleri ve diğer yetişkinler tarafından zorlanmaktadır. Çocukların yetenekleri göz önüne alınmamaktadır. Bireyler kendi öz tabiatlarını toplumsal beklentilere ulaşabilmek için bastırmaktadırlar. Toplumsal beklentilere uyarken öz tabiatları ile öz tabiatlarını gerçekleştirmeye çalışırken toplumsal beklentilerle çatışmaya düşen çocuklar kaygıya kapılabilirler. Sonuç olarak nesnel kaygı; bireyin yaşamını, benliğini tehdit eden, gereksinimlerini karşılamasına engel olan, toplum içinde saygınlığının (itibarının) sarsılmasına yol açabilecek somut tehlikeler sonucu ortaya çıkan bir duygudur. Ancak kişiler neredeyse her durumda, küçük sorunlar karşısında bile sürekli tedirginlik, endişe ve huzursuzluk yaşıyorlarsa kaygı bozuklukları görülmeye başlar. Yaşanan aşırı kaygı ve korku hem fizyolojik hem de ruhsal sorunların artmasına neden olur.

Kaygılı kişiler, aynı kültürel çevrede yetişmiş diğer insanlar için nötr olan durumlarda bile kaygılıdırlar. Günlük yaşamlarındaki küçük değişiklikler sonucunda ortaya çıkan yeni durumlar karşısında ne yapacaklarını şaşırarak paniğe kapılırlar. Farklı bir durum olmasa, bütün işleri yolunda gitse bile çok küçük sorunları büyüterek kaygılanacak ögeler bulur ve kaygılanacakları ortamları kendileri yaratırlar. Kaygı duydukları ortamlarda bulunan insan, eşya ve olaylara karşı yaptıkları genellemeler sonucu kaygı nesnelerinin sayısı sürekli artış gösterir. Kendi yeti ve becerilerinde indirim yaparlar ve yukarda belirtilen durumlar karşında çaresizlik hissederler.

Psikoloji dünyasında kaygı bozuklukları DSM-5  tanı ölçütlerine göre pek çok çeşitte bulunmaktadır.

Kaygı Bozukluğu Tedavisi

Kaygı Bozukluklarında pek çok terapi yaklaşımı işe yarayabilir. Bunlardan bazıları: Psikodinamik, Davranışçı, Bilişsel, Bilişsel Davranışçı, Varoluşçu, Gestalt , Duygu Odaklı, Transaksiyonel Analiz’dir.

Maruz bırakma tekniğine, özellikle fobilerin ve bazı kaygı bozuklukları tedavisinde başvurulmaktadır. Bilişsel tedaviler, bir kişinin korkuları ile yüzleştiğinde olabilecekler ile ilgili olumsuz inançlarını sorgulatan müdahaleler ile maruz bırakmayı destekler.

Danışanın ihtiyaç duyması halinde ilaç tedavisi + kuramsal yaklaşımlar uygulanabilir.

Bu gönderiyi değerlendir
Yorum yapın